Sporcularda Stres Yönetimi

Küreselleşmenin yanı sıra profesyonelleşme süreci; sportif etkinlikleri bir oyun olma özelliğinden çıkartıp, ekonomik düzeyde işleyen bir alana dönüştürmüştür. Bunun sonucunda ise, kazanma kültürü ve başarı elde etme arzusu, sportif değerlerin önüne geçerek stres yükü ağır ortamların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Yoğun stres ortamlarının aktörleri olan kulüplerin üst yönetici, bütün idari yönetim birimleri, profesyonel sporcular, teknik adamlar dahil, sektördeki hemen hemen herkes  yoğun stres altında  çalışmak zorunda kalmaktadır.

Spor dünyasının ana aktörü konumunda bulunan, her daim performansını en üst düzeyde tutmak zorunda bırakılan profesyonel sporcular, en yüksek beklenti ile stres yükünün en önemli bileşeni haline gelmiştir. Profesyonel sporlardaki motivasyon, iç güdü, stres ve stresör etkiler, zihinsel hazırlık, duygusal yeterlilik  gibi psikolojik kavram ve etkileşimlerin rolü yadsınamaz bir gerçektir.

Sporcunun performansını artırması ve bu performansını yaptığı işe aktarması, onun zihinsel hazırlığı ile mümkün olmaktadır.
Duyguların bilinçli olarak yönetilebilmesi, bir sporcunun başarısını etkileyen önemli bir faktördür. Bu yüzden, antrenmanlarda duyguların ele alınması gerekmektedir. Duyguların kontrol altına alınması, onların baskılanması anlamına gelmez çünkü duygularımız deneyimlerin ve öğrenme sürecinin kontrolü altındadır. Bir sporcu duygularının farkına varamaz ve yönetemezse, iyi bir performans sergilenmesi beklenmemelidir. Sporcuların stres seviyelerini aşağı indirebilmek ve kontrol altına alabilmek için ne yapacaklarını iyi bilmeleri gerekir. Bilimsel çalışmalar, stres ve stres yaratan durumları kontrol altına almakta nefesimizi kontrol etmenin yararlarını ortaya koymaktadır.
Performans sporcularının çok çekişmeli olan maçlarda başarıya odaklı olarak  performans gösterirken, rakip takım oyuncusunun bilerek veya bilmeyerek yaptığı fauller ortamın gerilmesine zemin hazırlamaktadır. Öfke ve kızgınlık kontrolü konusunda eğitimalmamış sporcuların  kısa zamanda öfke patlamasına doğru gittikleri ve takımın diğer fertlerinin de onu korumak adına benzer duyguları geliştirdiği görülmektedir. Kızgınlık, birçok nedene bağlı olarak kolayca gelişebilir. Bu duygu, kişinin dış dünyası ile ilgili olduğu kadar,  içsel de olabilir. Belirli seviyede bir kızgınlık normaldir ve hayatın devamlılığı için gereklidir fakat belirli bir düzeyi aşarak kişiye veya çevresine zarar vermeye kadar ulaşan durumlarda kontrol edilmesi gerekmektedir.

Kızgınlık kontrol edilebilir bir duygudur ve önemli olan, kızgınlık sınırını koruyabilmektir. Bu sınırı koruyabilmenin yollarından birisinin doğru ve kaliteli nefes alış verişinde yattığını söylemek yanlış olmayacaktır çünkü doğru nefes alışverişi insanı sağlam bir sinir sistemine, dengeli bir zihne ve huzurlu bir yapıya kavuşturur.

Derin, düzenli ve dikkat odaklı nefes alıp verme beden sistemini yavaşlatır ve daha uzun zamanda düşünerek hareket etmemizi sağlar. Kalp atışlarımızı ve hormonal sistemimizi dengeye getirir. Gereksiz adrenalin üreterek, ‘savaş ya da kaç etkisi’ yaratmamızı engeller. Kızgınlığın katlanılabilir bir seviyeye çekilmesine imkan verir ve maçlar esnasında daha sakin ve dingin kalabilmenizi sağlar.

İçsel huzurunuzu çoğaltıp, beden/zihin/ruh sağlığı yerinde kişiler olarak toplumdaki değerli yerinizi almanızı diliyorum. Nice huzur dolu günlere, sınavlara, antrenmanlara, maçlara ve yarışmalara!